Bir Bitkinin Yaşamı ve Bitkinin Beslenmesi

  • 16 Ağustos 2023
  • 534 kez görüntülendi.
Bir Bitkinin Yaşamı ve Bitkinin Beslenmesi

Bir Bitkinin Yaşamı ve Bitkinin Beslenmesi: Bir bitkinin yaşamı, sadece onun gelişimi için uyguladığımız tarımsal çalışmalara bağlı olmayıp, aynı zamanda yaşadığı ortama, yani her türün kendine özgü sıcaklık, nem ve aydınlanma şartlarına da bağlıdır. Bütün bu etkenler karşılıklı bağımlıdırlar ve dozlarının titizlikle ayarlanması bitkinin uyumlu bir şekilde büyümesini sağlar. Sıcaklık Suyun 0° C’nın altında donduğu ve bitkinin büyümesini engellediği bilinir; donun hızla çözülmesi veya çok hızlı bir donma, buz kristallerinin canlı hücreleri mekanik bir hareketle yırtarak öldürmesine yol açar; veya su canlı parçadan ayrılır. Tersine, sıcaklık hızla yükseldiği zaman stoplazmada bulunan albümin yumurta akı gibi sertleşip hücrelerin, daha sonra da bitkinin ölümüne neden olur. O halde, bu iki uç arasında, bir bitkinin büyümesinin her aşaması için, türüne ve yaşına bağlı olarak, günlük sıcaklık farklarını hesaba katmadan, aşağı yukarı 10 ve 25°’ler arasında yer alan ideal bir sıcaklık vardır.
Su: Su, yaşam ve gelişme için kaçınılmaz bir etkendir. Canlı hücrelerde su yok olsa ve onlara kurumuş gibi görünüm verse bile gerekli su (veya eritilmiş besleyici maddeleri) vermek şartıyla bitkinin yaşamı devam etmektedir. Özellikle çiçekli bitkiler için, bir marulun % 95’i, bir elmanın % 85’inin su içerdiğinin bilinmesi gerekir: gerçekte, besi suyunun özümlendiği çiçekli dokular, tamamıyla su ile meydana gelirler.


Hava: Bir bitkinin yaşamında çok gerekli diğer bir etken de, hava ve solunumda kaçınılmaz olan oksijendir; bu öğelerden birinden yoksun kalma, özellikle yavaşlatılmış gelişim sürecinde, bitkiyi öldürmeyecektir. Buna karşılık, aktif aşamada, havadaki oksijen, hücrelerdeki şekerle birleşerek, su ve karbonik gaz oluşturur. Yavaş ve biyolojik kaynaşmal şeklindeki bu olay aslında solunum olayından başka birşey değildir. Bir başka deyişle, bir bitki oksijen alırken karbonik gaz (karbondioksit) üretir. Bu solunum alış-verişi, bitkilere besinlerini özümlemeleri ve artıkları dışarı atmaları için yeni bir enerji kaynağı meydana getirir.
Işık: Işık ve klorofil özümlemesi olarak adlandırılan fotosentez, özellikle yeşil bitkiler için, dış çevrenin çok önemli bir etkenidir (karbonik gaza bağlı olarak). Gerçekte, bu yeşil bitkiler, gerekli olan şekeri kendileri üretebilirler ve kendilerine bağlı olarak “heterotrof” olan insanların, hayvanların ve mantar gibi bitkilerin tersine, diğer canlı organizmalardan bağımsız yani “ototrof’turlar Buna göre, büyümeleri için çevrelerindeki organik maddeleri (şekeri) bulmak zorundadırlar.
Not:
Sonuç olarak, yeşil bir bitki, aydınlıkta, karanlıktaki kendine özgü etkinliğinin veya yeşil olmayan bir bitkinin tersine etki eder. Biz oksijeni, karbondioksiti dışarıya atmak için içimize çekeriz: bitkilerse bunu, şekeri çekmek ve bu sentezden gelen fazla oksijeni dışarı atmak için alırlar.

Bitkinin Beslenmesi: Genellikle az elverişli ortamlarda, bahçede, dairede, balkonda ektiğimiz bitkiler, kendi kendilerini geliştirmeye yeterli değildirler ve bazı zararlı etkilere karşı yabanilerinden daha duyarlıdırlar. O halde asıl yetiştirildikleri yerlerde bulabildikleri maddeleri verip dengeli bir beslenme uygulayarak ve gübreli su ilavesi ile, suni olarak bu ortamı sağlamamız gerekir.

Mineral Beslenme: Canlı maddelerin özümlenmesinde zorunlu olan başlıca 3 eleman vardır. bunlar:
Azot: Hava borusunun ve yaprakları gelişmesini destekler ve hızlandırır. Eriyebilen mineral tuz halinde satıcılarda bulunur. Bitkilerde azot eksikliği olduğu zaman yaprakları sararır ve daha yavaş büyürler. Yaprak sebzelerde (lahana, salata, pırasa) kendini daha çok belli ederler.
Fosforik asit: Meyve oluşumunu hızlandırır, kökün gelişimini destekler ve sapını kuvvetlendirir. Yaprakların üzerinde kızarıklıklar olduğu zaman, bu fosforik asitin eksik olduğunu belirtir. Genellikle, çiçeklerin. meyve ağaçlarının ve meyve-sebzelerin (domates. kavun) gelişiminde başlıca rolü oynarlar.

Potas: Koruyucu bir rol oynar. zira bitkileri hastalıklara karşı daha dayanıklı bir hale getirir, potasla gübrelenmiş çiçekler daha güzel, daha renkli. meyveler daha mükemmel olur. Solgunluk veya meyvelerde geç olgunaşmak potas eksikliğindendir. Soğanlı bitkilerin ve kök-sebzelerin buna özellikle ihtiyaçları vardır.
Bütün bu gübreleri, satıcılarda bulabilirsiniz.

Bitkinin Beslenmesi: Yaşamının başlangıcında, yani çimlenmesi sırasında embriyonun Beslenmesi
suyun ve tohumun çeneklerinde (veya albüminde) birikenlerin emilmesi şeklinde olur. Burada bir katalizasyon olaylı sözkonusudur: embriyon, nişastanın yağların, çenekler veya albüminde bulunan proteinlerin eriyebilirliğini hızlandıran enzimler üretir.
Besi suyu: Ham besisuyu, suyun ve erimiş maddelerin dolaşım mekanizmasının sonucudur. Odunsu damarlar tarafından taşınır ve çevresinde, hücreden hücreye yayılır, daha sonra yaprak dokularına geçer. Bu aşamada erivebilir azotlu maddelerin, albüminli madde rezervlerinden ve basit proteinlerden gelen şekerlerin şekil değiştirmesi katılır.
Bir Bitkinin Rezervleri: Bunlar, şeker, nişasta, vağ damlacıkları ve tohumlarda, yumrularda, ağaçsi bitkiler için odunsu hücrelerde, sonbaharda kısa bir sürede şekillenen protein tohumlarıdır. İlkbaharda, yapraklar açılmadan önce bu rezervler, bitkinin gelişme evrimine göre, embriyonu ve tomurcukları beslemek için. su ve enzimler tarafından eritilirler. Fakat yaprakları unutulmamalıdır.